Hafif bir rüzgar vardı, ellerinizi uzatsanız dokunabilecekmişsiniz gibi gözüken bulutlar ise güneşi kapatarak bizler – yani çaylak veya yetişkin vampirler için- mükemmel bir hava ortamı sağlıyordu. İşaretlendiğimden, bir çaylak olduğumdan beri soğuk havalarda hiç rahatsız olmamıştım ama normal insanlar için mükemmel bir gün sayılabilecek, güneşin tepede parladığı o sıcaklar benim için çekilmez günler olabiliyordu. Elbette o eski efsanelerden fırlama vampirler gibi değildik yani demek istediğim güneşe çıktığımızda öyle yanıp kül falan olmuyorduk ama tenimizin güneş ışınlarını sevdiğini de söyleyemem açıkçası. “ Kendine iyi bak tatlım.” annem yüzünde tatlı bir gülümseme ile alnıma bir öpücük kondurdu. Evde işaretlenmem ile ilgili sorunu olmayan tek kişi oymuş gibi gözüküyordu. Zaten beni okuluma bırakmaya da bir tek o gönüllü olmuştu. Dört kardeş olmamıza rağmen her zaman, sabit bir şekilde dışlanmıştım evde. Çünkü ben okulda popüler çocuk evde annelerin sevdiği tek çocuktum, bende iki yaş büyük olan Jimmy benden hiçbir zaman hoşlanmamıştı, bu işaretlenme olayına en çok onun sevindiğine eminim çünkü hem okulda hem de evde beni yerimi alabilecekti. Benden küçük olan ikizler ise, ikizler demişken gerçekten onların benden niye hoşlanmadıklarını bilmiyorum. Sanırım onların gerçek ağabeyi olmamam konusunda benden nefret ediyorlardır. Tipik küçük kız şeyleri işte. Beni bundan on yıl önce evlat edinmiş olmalarına rağmen, ailede anne ve baba dışında kimse tarafından kabul görmedim; bu yüzden okula geldiğimde yaptığım ilk şey asla benim olmayan soy adından kurtulmak oldu. Artık Benjamin Chard değildim, sadece Benjamin idim. Yada yakın arkadaşlarım için Ben. “ Sende anne. Tatil harikaydı teşekkürler.”
Arabadan inip okula doğru yürürken aslında tatilimin ne derece berbat geçtiğini düşünüyordum. En büyük etkende tabi ki tatilden öncesine kadar sevgilim olan, şimdiyse ne olduğunu bilmediğim Cynthia idi. Tam olarak neye kızdığını bilmiyordum ama bütün tatil boyunca ne şekilde olursa olsun, herhangi bir buluşma teklifimi kabul etmemişti. İşte bu yüzden artık ne olduğumuz konusunda pek bir şey söyleyemiyordum. Ama bu gün aramızdaki şeyi isimlendirecektim, en azından öyle karar vermiştim. Eşyalarımı benden önce yolladığımız için yatakhanelere uğramadan direk toplu mekanlara girme imkanım vardı, yolumun üzerindeki hobi salonuna yalnızca kapıdan göz atıp yürümeye devam ettim. Orada olmasını beklemiyordum zaten, belki de daha gelmemişti bile bu düşünce biraz olsun içimi rahattıysa da yemek salonundan içeriye girer girmez kalbimin yerinden çıkacak gibi atması bir olmuştu. Ne diyecektim? Bunun hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aslında tam olarak ne yaptığım konusunda da bir fikre sahip değildim, o yüzden bir açıklamam veya savunmam yoktu. Oturduğu masaya doğru ilerlerken düşünebildiğim tek şey onu çok sevdiğim ve kaybetmemem gerektiği idi. Cynthia bana arkası dönük oturduğu için beni görememişti ama Kelly’nin beni görmesiyle apar topar masadan kalkması bir olmuştu. Aman ne güzel demek ki aramızdaki soğukluğu herkes biliyordu. Şimdi bunu düşünmemem gerekiyordu masaya yaklaştım ve “ Cynthia.” dedim, tamam mükemmel bir giriş değildi zaten birden bire ağzımdan dökülüvermişti adı, onun bu hissiz hali sinir bozucuydu özellikle de hızla elini benden kaçırdıktan sonra içimden gelen bağırma içgüdüsünü bastırmak epey zor olmuştu. “ Cynthia, problem ne, neden böyle yapıyorsun?”