| Seyir Defteri. | |
|
+16Destiny Autumn Zoey Light Lethe Issa Philippe Isis Elisabeth Frances Benjamin Chasity X. d'Estaign Cynthia Heaven May Cathy Megan Fletcher Asya Su Kazancı Acantha Winter Psyche Sidonia Scarlet Jonathan Milner Isis Philippe Elena Way Eugen Dwayne Russell 20 posters |
|
Yazar | Mesaj |
---|
Acantha Winter Psyche Manken
Mesaj Sayısı : 49 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 38 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Ocak 08, 2010 7:06 pm | |
| 20:05
Evet dediğim gibi oldu. Bu da olmadı. Çok da umrumda. Tekrar. Nokta. | |
|
| |
Acantha Winter Psyche Manken
Mesaj Sayısı : 49 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 38 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Salı Ocak 19, 2010 8:09 am | |
| 09:06
Orhun sen öl e mi! Cehennemin dibine git!! Bu gerizekalı sabah kahvaltıları peşinde koşan malamat için ağlamamam gerekiyor. Lanet olsun kendime! Fotoğraflara bak ya! Oldu olacak olayların ileri boytlarını da ölümsüzleştirseydiniz. Yakışıyorlarmış! Bunu diyen kimse ge-ber-sin! Sabah sabah beni delirtmelerinin anlamı nedir ya? Gidin istediğinizi yapın herkes sizin öpüşüp koklaştığını şeklinizi görmek zorunda değil. Ben diyorum her şey güzel olacak, düzelecek. Hayat çok güzel falan. Bu kocaman b*ktan bir YALAN! NEFRET EDİYORUM HER ŞEYDEN! | |
|
| |
Acantha Winter Psyche Manken
Mesaj Sayısı : 49 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 38 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Ocak 20, 2010 7:51 pm | |
| 20:50
Nasıl bir gündü bu ya!! Hala başım çatlıyor ve bir süre daha geçeceğini sanmıyorum. | |
|
| |
Isis Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 34 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Paz Ocak 24, 2010 10:48 am | |
| 11:47 Tanrım dün neredeyse olaysız bir gün geçirdim. Çok şaşırtıcı Bugün de iyi gidiyor hadi hayırlısı... | |
|
| |
Eugen Dwayne Russell Adli Tıp Çalışanı
Mesaj Sayısı : 55 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Ptsi Ocak 25, 2010 7:34 pm | |
| 20.33
Son 3 gün hayatımın en mükemmel günleriydi! | |
|
| |
Isis Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 34 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Salı Ocak 26, 2010 10:17 pm | |
| 23:16
Ben böyle yürek görmedim böyle sevgi. Şimdi çocuk büyümekte... | |
|
| |
Edith Randell Katil & Yazar
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 26/01/10
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Salı Ocak 26, 2010 10:30 pm | |
| | |
|
| |
Eugen Dwayne Russell Adli Tıp Çalışanı
Mesaj Sayısı : 55 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Ocak 27, 2010 5:54 pm | |
| | |
|
| |
Eugen Dwayne Russell Adli Tıp Çalışanı
Mesaj Sayısı : 55 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Paz Şub. 21, 2010 3:06 pm | |
| 16.06
İkizimi çok seviyorum muju | |
|
| |
Eugen Dwayne Russell Adli Tıp Çalışanı
Mesaj Sayısı : 55 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Salı Şub. 23, 2010 8:14 pm | |
| 21.13 Dwayne' e ve Gee'ye aşkım çok yenilendi | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Şub. 26, 2010 2:51 pm | |
| 15.51
hiç depresyona giresim yok ! | |
|
| |
Acantha Winter Psyche Manken
Mesaj Sayısı : 49 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 38 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Şub. 26, 2010 9:03 pm | |
| 22:03
Kariyerime odaklandım asddf | |
|
| |
Isis Elisabeth Frances İz Sürücü Vampir
Mesaj Sayısı : 30 Kayıt tarihi : 16/09/09 Yaş : 30
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Şub. 26, 2010 11:16 pm | |
| 00:!4
Bir sandalye çek ve otur. Mumlar var, mumları yak. Anlatacaklarım uzun uzundur yollar ve her ne yöne gidersen git Beter gibi sonsuz ama yoksun nedenin yoksa yoksun nedenin yoksa | |
|
| |
Eugen Dwayne Russell Adli Tıp Çalışanı
Mesaj Sayısı : 55 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. C.tesi Mart 13, 2010 2:15 pm | |
| 15.15
Başa dönüyorum. O’na aşık olduğum ilk gün…
Eskimiş bir teknenin üstününde Simge’nin omzuna yatmış ağlıyordum. Biliyordum sanki onun bana her zaman için acı vereceğini. Ben aşka inanmazdım, teşekkürler hala inanmıyorum hatta ondan nefret ediyorum.
Başladığımız gün ya da…
Sabahın bir saatinde kendimi ne yaptığımı bilmeden sokağa atışım ve gözyaşlarım. Çünkü o’nun bir başka arkadaşıma telif ettiğini duymuştum, aman ne güzel ! Anlatılan yanlış anlaşılma hikayesi, inanılacak gibi miydi bilmiyorum ama kendimi inanmak mecburiyetinde hissetmiştim. O yanımdayken, o ilk kez elimi tuttuğunda ya da beni ilk kez öptüğünde de ağlıyordum. Neden bilmiyorum hep biliyordum gideceğini.
Ve gitti.
Arkasında ne bıraktı bakmadan gitti.
Hayatına devam ediyor, benim gibi değil o. Unuttu çok şeyi. Bıraktı çok şeyi. Gitti.
Gittin.
Hayat devam ediyor. İlk gidişin gibi değil bu sefer. İnsanların bana bakıp acımalarını istemiyordum. Onların yanında dayandım, sanki bir şey yokmuş gibi davrandım. Neredeyse başarılıydım. Hala gülüyordum, hala kavga ediyordum, hala konuşuyordum. Normaldim onlara göre. Öğretmenlerde peşimi bırakmıştı artık. Doktorlarım bile düzeldiğime inanıyorlardı. Yaramıştı işe o lanet olası ilaçlar. Küçücük beyaz kapsüller. Her gün içini boşalttığım öyle içtiğim kapsüller. YARAMIŞLARDI İŞE HA !
Küçükken bir çocuğu severdim ben. İlk kez böyle bir şey onda geliyordu başıma. Sanki kaldıramayacağım bir acı gibiydi. Bir kez ağladım. Sonra… Sonra onu sevmiyordum ki ben dokuz yaşımdaydım ve o benim iyi bir arkadaşımdı. Beraber büyümüştük çünkü tanıdığım bana iyi davranan başkası yoktu.
Ergenlik denen çağa girdiğimde bütün arkadaşlarım sanki yarışa girmiş gibiydiler. Her hafta ‘sevdikleri’ biri vardı. Üç yıl uzaktan seyrettim onları. Ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum. Bahsettikleri şey neydi? Birini sevmek, aşık olmak nasıl bir duyguydu ki? Ben inanmıyordum böyle şeylere. İki insanın birbirini sevmesi, iki çok farklı insanın birbirini sevmesi…
Sonra sen geldin işte. Hiç beklemediğim bir zamanda, garip bir şekilde girdin hayatıma. Seni ilk gördüğüm anı çok iyi hatırlıyorum. Her şey çok ama çok canlı hafızamda. Aslında ondan sonrası da öyle. Seninle ilgili her şey, her anı. O kadar canlı ve o kadar gerçek ki. Bu canlılık benim her saniye ölümü dilememi sağlıyor. Ama ben ölmeyi bile beceremiyorum. Kaç kere denedim, kaç kere kurtarıldım, kaç kere olmadı !
Sen gittin ya şimdi. Sen yoksun ya şimdi. Ben her sabah kalkıyorum. Annemi, babamı, Ömer’i, Öykü’yü, Berke’yi, Selin’i düşünüyorum. Sen gittikten sonra kalanları yani. Sen gittikten sonra beni teselli etmeye çalışanları. Onlarda biliyorlar başaramadılar. Başardıkları tek şey zaten ölmüş beni fiziksel olarak dünya da tutmak. O gün annem geldi ‘ Numarasını ver ben konuşayım.’ Dedi. Çok onur kırıcı bir şey bu. Annem bunu dedi ben numaranı sildim telefonumdan.
Bana dönmeni istiyorum, sen istemiyorsun. Çünkü başkalarına gittin bile. Sevdin mi sen hiç beni? Beni sevdiğin konusunda sana defalarca güvendim. İnandırdım kendimi buna. 'Gerekli olan buydu seviyorum' bu cümleyi duymaktan tiksiniyorum. Gerçekten. Çok fazla okudum, çok fazla izledim. Biliyorum gerçek sevginin yenemeyeceği hiçbir şey yok. ‘ Seni çok seviyorum ama böyle olmak zorunda.’ Böyle olmak zorunda değil. Tam korkakların cümlesi. Biliyorum ki gerçekten seviyor olsaydın, kaçmak yerine sevdiğin ile beraber yenmeye çalışırdın her ne varsa bu gereksiz hayatta.
Ve sen beni tek cümlen ile öldürdün. Ben o cümleden sonra bıraktım her şeyi. Savaşmayı...
Şimdi kiminlesin? Mutlu mu o? Sen mutlu musun diye sormam asla. Senin yanındakine acıyorum ben. Sen kendi doğum gününde onun yanında olmazsın, sen onun doğum gününde onun yanında olmazsın, sen yılbaşında bir mesaj bile atmazsın ona, sevgililer gününü de unutursun sonra, var mı unutabileceğin başka özel günler. Vardır kesin ve unutursun sen bütün bunları. Sonrada sürekli ona anlatacak kalbinin yarısını verdiğin bir kız vardır anlatırsın anlatırsın anlatırsın. O da dinler. Başta hiçbir şey hissetmez kıza karşı, sevebilir bile hatta. Ama sonra sen öyle bir şey yaparsın ki kızdan da senden de nefret eder. Sonra bir şey söyledi mi de sevgili işleri kafama takacağım son şey dersin. Biter.
Kız salaktır. Hayat durur orda. Sadece bakar. Gülmeye başlar. Bana bunu dedi diye. Ne kadarda rahat söylemişsindir, ne kadar da küçümsemişsindir. Sevgili işleri diye. Ben bunu sevdim der sonra. Bunu mu her şeyim olarak kabul ettim der. Sonra ağlamaya başlar. Sonra bu böyle sürer gider. Okula giderken bir şarkı duyar, yanında oturan sevgilileri görür; kız trip atmaktadır oğlanda ‘aşkım, her şeyim vs.’ diye her ne yaptıysa gönlünü almaya çalışmaktadır. Ağlamaya başlar. İnsanlar bakarlar. Umursamaz. Sorularına cevap vermez. Parisienne Moonlight çalar ardından November Rain, nasıl bir playlistse bu onun ardından One Last Goodbye ve Don’t Cry gelir. Bu şarkılardan nefret ediyorum diye bağırır bu sefer ve ağlamaya başlar. Diğerleri için artık yaklaşılmaması, soru sorulmaması gereken sürekli ağlayan ‘şeydir’. Zaman geçer yalnız kalır. Bu onun tercihidir aslında. İnsanlar yaralamıştır çünkü hep onu. Ve artık en ufak bir şeyde ağlıyordur o.
Bu hep sende böyle devam edecek aşkım. Belki diğerlerinde bende bıraktığın izi bırakmayacaksın bilmiyorum. Ama beni bitirdin. Yıllar geçecek ben hala yalnız olacağım. Yalnızlığımın nedenini unutacağım mı sanıyorsun. Ben hayatım boyunca yalnızlığımın nedeninin dönmesini bekleyeceğim. Ve dönmeyecek.
Zaman geçecek, sensiz ve kimsesiz. Senin benim hayatımdan çekip gittiğin gibi sessizce bende gideceğim buralardan. Anyone, anywhere çalar sanırım ardımdan. Çünkü bana ölüm cesaretini verecek tek şey o. Her dinlediğim de biliyorum kimse arkamdan üzülmeyecek. Kimse beni umursamıyor. Ve aynen şarkıdaki gibi kimse benim gözlerimle bakmıyor hayata.
Sen bilmiyorsun tabi bunları. Sen kendince haklısın. Ama özledim seni. Bana Selin demenden nefret ediyorum. Bana mesafeli olmanda da. Aşık olduğum tek kişiydin. Öyle kalacaksın. Sen hayatına devam ederken ben burada her gün senin için gözyaşı dökeceğim. Adaletsizlik bu. Seni çok seviyorum ve sen hiçbir zaman bunu göremeyecek, anlayamayacak, bilemeyeceksin. Bu çok çok acı bir şey. Bu kadar zamandır senden istediğim tek şey ‘sevgindi’ ama sen sanki ben seni boğuyormuşum gibi, aptal kıskançlık krizlerim varmış gibi ya da ne bileyim işte seni sürekli kısıtlıyormuşum gibi. Uğraşamayacağını söyledin. Uğraşmayın, lanet olsun uğraşmayın !
Çok özür diliyorum seni sevdiğim için. Nefret ediyorum kendimden seni sevdiğim için. | |
|
| |
Eugen Dwayne Russell Adli Tıp Çalışanı
Mesaj Sayısı : 55 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. C.tesi Mart 13, 2010 7:18 pm | |
| 20.17
Guns N’ Roses diye bir grup vardır bilir misiniz bilmem. Birde onların This I Love diye bi’ şarkısı vardır ki son albümlerinin üstünden on beş sene sonra çıkarttıkları Chinese Democracy’de Guns bitti, Slash’siz Guns olmaz, Axl’in ruhu öldü söylevlerini atanların suratlarına tokat gibi inmiştir eminim 2008 yılında. Birde suratlarına tokat yiyen diğer insanlar vardır ki, onlar çok daha zor kendilerine gelmiştirler ve onlarda bizizdir kuşkusuz. Yeni bir November Rain doğmuştur, yeni bir Don’t Cry… Ağlarken gözyaşlarımızın akıp gidişine eşlik edecek bir parça doğmuştur. Hepimize Axl yine yaptı dedirtmiştir.
This I Love…
İlk dinlediğinde çarpar adamı. İkincisinde kendinden bir şeyler bulursun. Üçüncüsünde ise hayatının odak noktası oluvermiştir.
Beklemekten, özlemekten, sabretmekten… Gitarlarla ağlarsınız. Yorgan altı değil hem de. Ortalık yerde. Büyük bir kalabalıkta, yalnızlığınızı yüzünüze vuran o kalabalıkta. Haykırmak istersiniz, kaçmak. Ama şarkı biter. Beş dakika otuz dört saniyelik bu ‘gerçeklik’ hali yerini sahte size bırakır.
Axl hep böyledir işte. Giden hep mecbur kalmıştır da gitmiştir. Kimse istemez sevdiği kişiyi bırakıp gitmeyi ne de olsa ona göre aşk hiç bitmez. Axl’a inanarak büyümek istiyorum. Ancak o zaman kaldırabilirim zamansız gidişleri.
Ben This I Love ile çok ağladım. Fakat Don’t Cry ile çoğu zaman ölümü düşlerken buldum kendimi. Guns ile büyüyenler o şarkı da kaç kere benim düşündüklerimi düşünmüşlerdi acaba. Defalarca…
Ağlama der şarkı aslında ama dinleyip de gözleri dolmayanını görmedim ben. Sevgilisinden ayrılır birisi. Yaşlı gözlerle açar şarkıyı. Önce Don’t Cry ile geçer kendinden, bütün anıları ona düşmanmışçasına gözünün önüne gelir. İlk tanışmaları, ilk öpüşmeleri ne bileyim bütün ilkler geçer bir bir gözünün önünden. Sonra farkında olmadan şarkıya eşlik etmeye başlar. Zaman geçer, acısı hiç geçmeyecekmiş gibidir artık. Hala dinlemektedir şarkıyı yavaş yavaş kendine gelir. Aslında bunun bir ayrılık şarkısı değil, bunun bir ‘terapi’ olduğunu fark eder.
Evet bir terapidir bu. Mutlu olacaksın der, tek başına devam edebileceksin. Sen acı çekme çünkü acını bende yaşayacağım senin iyi olduğunu bilmeliyim der. Bunu fark edince günlere daha bir umutla uyanırsınız. Günlerdir, aylardır, yıllardır kapatamadığınız yara kapanmaya başlar yavaş yavaş. Bilirsiniz çünkü o sizi hala sevmektedir. Axl doğru da olsa yalan da olsa size bunu empoze etmiştir. Dedim ya o hep böyledir. O hep gidenin mecbur kaldığına inanır. Ve yıllar geçer onun masallarını dinleye dinleye sizde inanırsınız buna.
Sizinde inanacak yalanlarınız var biliyorum. Sizinde benzer acılarınız var. Nasıl mutlu oluyorsanız onu bulun, kimseye kulak asmayın. Yalnız olun bu size mutluluk verecekse. Sizi yaşatan şarkılarınız, sizi yaşatan masallarınız olsun. Sıkı sıkı bağlanın onlara, bağlanın ki hayat size acımasız davrandığında onlarla ayağa kalkın. Yalan veya değil. Siz onların gerçekliğine inandığınız zaman onlar sizi bağlıyor zaten hayata.
Sanırım ben GNR’a çok şey borçluyum. Kötü bir dönemdeyim inkar edemem ama hala onlar ile yaşıyorum. Sıkı sıkı bağlandım. Kopmayacağım. Terk edildim. Arkadaşlarım tarafından. Kendimi boş hissetmemin sebebi bu. Çektiğim acının da. Ama benim terapimde Don’t Cry. | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Eyl. 01, 2010 8:05 pm | |
| 22.05
Forever Autumn. Her şey donuklaştı artık. Sonbahar'a sarılalım çocuklar. | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Eyl. 01, 2010 8:28 pm | |
| | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Eyl. 01, 2010 10:09 pm | |
| Aşkım, sen benim canımsın kanına karışmış kanım. Söyle kimlerden kaçarsın? Boşuna durmadan ağlarsın! Yavrum sen benim balımsın tadına alışmış canım. Aaaah güzel kuşum gir kanıma ben zaten sarhoşum. Nerdesin SEVGİLİM?
Çok koyuyor ama bu (: Suratımdaki aptal gülümseme yok olmayacak mı acaba. Gözlerinin ardındaki acıyla süslenmiş bir 'her şey yolunda' gibi oldu yaşamım.
Artık sen benim canımsın canlı kalan tek yanımsın.
00.09 | |
|
| |
Isis Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 17/09/09 Yaş : 34 Nerden : Londra
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Eyl. 01, 2010 10:50 pm | |
| 00:49
Ota boka aşkitom, sokaktan geçen de benim bebeğimdi zaten. | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Çarş. Eyl. 01, 2010 11:26 pm | |
| * Deniz hastayım çok konuşma nolur. - Kanser misin?
Of seviyorum bu çocuğu. | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Perş. Eyl. 02, 2010 6:30 pm | |
| Bu herif dünyaya gelmiş en mükemmel şeylerden biri <3 Jared muah. 20.30 | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Eyl. 03, 2010 9:31 am | |
| Artık Nick Cave'in sesini her duyduğumda istemsiz bullboy! diye geçiriyorum içimden. Cowboy çağrışımı yapma bende Kylie lütfen, hatta cowgirl. | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Eyl. 03, 2010 3:28 pm | |
| but my name was elisa day. | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Eyl. 03, 2010 7:11 pm | |
| Jared'ın ingilizcesi olabilirim şoke | |
|
| |
Issa Philippe Konservatuar Öğrencisi~Tiyatro Bölümü
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 17/09/09
| Konu: Geri: Seyir Defteri. Cuma Eyl. 03, 2010 9:46 pm | |
| Şu çocuk beni aramayı bıraksa çok mutlu olacağım. Arama dedim de Buruç'dan ses çıkmıyor uzun zamandır, face duvar akar. | |
|
| |
| Seyir Defteri. | |
|